San Francisco’da günler güzel bir rehavet içinde geçiyordu ki buna bir dur dedik. Ne zamandır gönüllü olarak bir yerlerde çalışalım diyorduk, kafada bu düşüncelerle helpex sitesine 30$ karşılığı üye olduk. Bir kereye mahsus ödediğimiz bu ücretle bir yıl boyunca bu sitedeki farklı işlere başvurma hakkını almış olduk. Bu sistem para değil takas usulü çalışıyor. Günde dört beş saat çalışma karşılığı yatacak yer, yiyecek alıyorsunuz. Bir hostelde resepsiyonda çalışmaktan, bir köyde ingilizce öğretmeye, inşaat işinden, inek çiftliğinde süt sağmaya dünyanın dört bir yanında farklı işler bulmak mümkün. Yada tam tersi kendi ihtiyacınıza göre yardımcı bulmak mümkün.
San Francisco`da arkadaşımızda kalıyorduk ama buradan sonrası bütçeyi zorlayacaktı. Burada hostellerin gecesi 8 kişilik odada 50$ olabiliyor!!! Ya gönüllü bir iş bulacak yada Meksika`ya geçecektik. Biz de Kaliforniya’da etrafta bulduğumuz yerlere başvurduk, ertesi gün iki yerden kabul aldık 🙂 Bir tanesi kimsesiz hayvanları evlat edinmiş bir at çiftliği diğeri de komün hayatın sürdüğü ekolojik bir çiftlikti. At çiftliğinin başvuru formu fazla profesyoneldi, sigorta numarasına kadar soruyordu (bizde olmayan bir numara!) Komün ortamı daha enteresan ve samimi geldi, bir de bu eski hippilerin bizi çok öldüresiye çalıştırmayacağına inancımız tam olduğundan buraya gitmeyi seçtik.
Çok isabetli bir karardı. Bir hafta diye başlayıp bir ay kaldık. Boya badana sıva konularında uzmanlaştık, organik malzemelerden nasıl ev yapılır biraz fikir sahibi olduk (cob house).
at kakasının suyunu sıkmak gerekiyor çimentoya karıştırmadan önce!
Günde dört beş saat çalışma karşılığı bir odamız, bol bol yemeğimiz ve bir sürü arkadaşımız oldu. Ben de ilk defa kuzey amerikalı insanları yakından tanıma fırsatı yakaladım. Tabi bu bölgedeki insanlar ABD’deki ortalamadan oldukça farklılar; oldukça kibar sakin ve güler yüzlüler. Ah tabi bir de varlıklılar…Organik beslenme ve sağlıklı yaşam konusunda bir kaç yüz yıl ileride yaşıyorlar.
Marketten süt almam bile 5 dakikamı alıyordu, o kadar çok seçenek var ki, yağı şu kadar azaltılmış yok şöyle yok böyle. Tabi güzel hoş ama biraz çıldırmışlar gibime geldi. Kimi yerde süt tozuyla bile çocuklar beslenemezken buradaki bolluk karşısında karışık duygular içine girdim.
Burası farklı yaştan 18 kişinin yaşadığı bir komün, eko çiftlik arası bir yerdi. Mutfak banyo oturma odası ortaktı ve herkesin belli temizlik yapma, yemek yapma gibi sorumlulukları vardı. Aile ilişkileri Asya’dan çok farkı olduğu için sanki aile eksiğini bu şekilde kapatıyorlar gibime geldi. Ama tabi haftada iki kere bir araya gelip sorunlarını konuşuyorlar hatta hararetli tartışmalara girdikleri de oluyordu. Dışarıdan bu konuda danışman bile geliyordu bazen. Herkes son bir haftada neler yaşadığını özet geçiyor, ne biliyim sevgilisiyle ayrılan ağlıyor, burning man festivaline giden gördüklerini paylaşıyordu. Iletişim konusunda da bir kaç yüz yıl öndelerdi sanki, nasıl diyeyim herkes oldukça direk, alınganlıktan uzak, özgürce paylaşıyordu.
Sabah istediğimiz saatte kalkıp, kahvaltıda istediğimizi yiyorduk. İster bahçedeki tavuklardan taze yumurta ister bahçedeki otlardan meyvelerden sıkılmış içecekler. İlk günlerde bahçede ot temizliği ve badana gibi işler yaptıktan sonra inşaat işine geçtik. Vaktimizin büyük çoğunluğu organik malzemeden yapılan bu evin inşasında geçiyordu.
Bu eve 3 ayrı sıva yapıldı, son sıva aynı zamanda boya niteliğinde oldu. Her sıvanın içinde farklı maddeler vardı (saman, kum, toprak, at kakası gibi) Aaa tabi bir de çalışırken sürekli kocaman hoparlörlerden “bob fm” dinliyorduk.
İş çıkışı plaja köpek gezdirmeye, yüzmeye yada sörfe gidiyorduk, su o kadar soğuktu ki sadece bir kere yüzebildim. Bir de bir sabah çalışırken biraz soğuk yedim, öyle olunca hastalandım, bir ay boyunca ağır öksürdüm. Son günler hasta olduğumdan çalışmadım. Sık sık mutfakta yemek filan yaptım, patlıcan oturtmam çok beğenildi defalarca yaptım 🙂
Haftasonları şehre inip geziyorduk, bir de bir iki gece dışarı çıktık. Bir gün bizi buradaki büyük akvaryuma götürdüler, gerçekten çok iyiydi. Tek sorun köpek balığı gibi bazı büyük hayvanları camın arkasında görmek oldukça üzücüydü. Deniz anaları ise beni hipnotize ettiler!
Evde yaşayan arkadaşlardan bir tanesi Tibet budistiydi, bizi kendi elleriyle yaptıkları tapınağa götürdü. Asya`da budist tapınaklarına veda ettiğimizi sanırken yanılmışım!
Ne yalan söyleyeyim buradaki hayat çok güzeldi. Sağlıklı, rahat, kendine bolca vakit ayırdığın. Meksika’da arkadaşlarımızla buluşmak üzere aylar öncesinden program yapmıştık, iple çektiğimiz bu zamanlar için tam onların geleceği vakit biz de orada olacak şekilde buraya veda ettik.
Bu arada Santa Cruz`da bir ay boyunca neredeyse hiç para harcamadık, yani günlük masraflarımız koca bir sıfır dolardı. Birisi Amerika pahalı mı demişti? 🙂
aklimda hicbir zaman amerika olmadi, olmayacak diye dusunurken yazinin sonunda, hmmm gitsek mi’ ye kadar geldim 🙂 Cok guzel fotograflar, cok guzel bir deneyim olmus, optumm
Sağol canım, güzel insanlarla karşılaşınca heryer güzel oluyor. Böyle gelişmiş memleketlerde de emeğe büyük saygı oluyor, o acıdan çalışmak keyifli oldu. Öpüyorum !
tam hayalimdeki dünya turu 🙂 at kakası dışında 😀
At kakası çok kötü ya